Alooo!

En son ne zaman kendi kendinizle yalnız kalıp, kendiniz, kendinizle, kendiniz için bir şey yaptınız? En son ne zaman boş boş duvara bakıp hayal kurdunuz? Ne zaman sessizlik içinde ayaklarınızı uzatıp bir fincan kahve içtiniz? 2 gün önce? Dün akşam? Bu sabah?… Peki ya telefonunuz olmadan??? Sıfır iletişimle?.. Dış dünyadan tamamiyle kopuk vaziyette??

*

Öyle teknolojiyi yakından takip edip her yeni çıkana atlayan bir tip değilim çok şükür! 2016’nın Ocak ayından beri aynı telefonu kullanıyorum. Iphone 6S Plus. Emektar telefonumun garantisinin G’si kalmdı zira defalarca tamir ettirdim çeşitli sebeplerle & çeşitli yerlerde.

Nihayet hakkın rahmetine kavuştu. ‘Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe’ derken, eşim “yaptırırız ya, çöpe atacak değiliz ya” dedi. Artık yeni telefonu hakettiğim kanısındaydım oysa ki ben…

Sonuç: bu sefer ki operasyon biraz zaman alabilirmiş. Yarı çalışır halde 3 gün; 3 de tamir vaadiyle elimden alınmış olan gün sayısı…. Şuan itibariyle 5 gündür boştayım. Yarın akşam kavuşacağız sanıyorum.

Elimi ayağımı koyacak yer bulamıyordum en başta. Bağımlısı olmadığımı iddia eden ben, meğersem baya baya esiriymişim. Biz eskiden ne yapıyormuşuz? Nasıl iletişime geçiyormuşuz? Nasıl haberleşip organize oluyormuşuz şaşkınlık içindeyim. Acil bir durum olsa ne yaparım diye düşünürken, bir anda acil bir durum peydah oldu ve eşimi aramam gerekti. Şunu anladım ki, kriz anlarında kafam süpersonik çalışıyor! 🙂 Skype üzerinden 5,00$ karşılığında ilk aramamı gerçekleştirdim. Demek ki ölmüyormuşuz!!

Velhasılkelam şuursuzca buzdolabını açmış, öylece içine bakarken bir anda ‘napıyorum yaa ben’ aydınlanmasıyla kendime geldim. Giriştim evi temizlemeye. Ardından 1 haftadır bekleyen ütüleri hallettim. Derken ne zamandır yazmayı planladığım şeyler, aylık ajanda planlamam, elden çıkarılmayı bekleyen eşyaları ayıklamak, mutfak alışverişim ve ne zamandır ertelediğim mail trafiğimi de tamamlayınca kütüphaneme dalıp kitaplarımı organize ettim. Okunmayı bekleyen eserlerden seçimler yapıp birkaç sayfa da olsa başladım. Saksılarda boynunu bükmüş çiçeklerimin toprağını değiştirip bahçemle ilgilendim… Kendimi bildim bileli “ben öyle toprak işlerinden hoşlanmıyorum” derken, gayet de keyifli bir iş olduğunu düşünüyorum şu anda… Fazla mı duygusallaştım acaba?

Kendimi hala bir boşlukta hissediyor muyum? Artık hayır! Aksine telefonum hiç gelmezse çok daha huzurlu bir insan olacağımı düşünüyorum. Zira ne iş ne aile ne de arkadaş çevremden uzayıp giden konuşmalar, saçma sapan whatsapp yazışmaları olmadan; sosyal medyada baş parmak kanseri olana dek ekran kaydırmadan aslında ne kadar verimli ve huzurlu olabileceğimi fark ettim. Şimdi elimde olsa İnstagram, Twitter, Facebook, Candy Crush, tekrar İnstagram tekrar Twitter, Whatsapp gruplarına laf yetiştirme filan derken, her gün olduğu gibi akşamı edecek ve yine “24 saat bana yetmiyor, çok yoğunum” tribine girecek ve yine bir çok işim yarım kalmış olarak akşam yatağıma girecektim. Yalan mı? Birçoğunuz tıpkı benim gibi “aşırı yoğun” değilmisiniz?? Hadi itiraf edin! 🙂

Neden bu kadar çok teslim ettik kendimizi bu kul yapımı alete? Neden biz onu değil, o bizi yönetir olmuş hiç düşünüyor musunuz? Bir uzvumuz gibi olmuş. Evet, şimdi burada faydalarını saymayacağım elbette, ne denli faydalı bir alet olduğunu Alexander Graham Bell’den sonra doğan her birey biliyor. Lakin amacını da aştı sayemizde… Adam bunu icat ederken muhtemelen bu kadar müptezeli olacağımızı tahmin etmemiştir!

Eğer fırsatınız ve birazcık da cesaretiniz varsa 1 kerecik olsun deneyin onsuz yaşamayı. Söz veriyorum, günün sonunda bu özgürlük hissini çok seveceksiniz.

Sevgiler.

 

 

Alooo!’ için 2 yanıt

  1. çok güzel bir yazı olmuş, insan gerçekten kendine bir kaç saat ayırıp şööyle bir kalmalı sakinliğinin içinde 🙂 tam sabah kahvemi yudumlarken bu yazı tesadüf oldu çok iyi oldu

    Beğen

Yorum bırakın